Yeni Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 2017’nin başında çıkmasından sonra çalışan buluşlarına ilişkin yönetmelik de 2017’nin Eylül ayında Resmi Gazete’de yayınlandı.

Yönetmeliğin amacı, çalışanların buluşları ile ilgili bedel tarifesini ve uyuşmazlık halinde izlenecek tahkim usulünü ortaya koymak ve de yükseköğretim kurumlarında gerçekleştirilen buluşlara ve kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen projelerde ortaya çıkan buluşlara ilişkin usul ve esasları belirlemek olarak karşımıza çıkıyor.

Bilindiği üzere “hizmet buluşu” ifadesi bir çalışanın çalıştığı işyerinin iştigal sahasındaki konulara ilişkin gerçekleştirdiği buluşlar için kullanılmaktadır. Hizmet buluşlarında hak sahibi öncelikle işyeridir, çalışan ise olası bir patent veya faydalı model başvurularında buluşçu olarak yer almaktadır. Diğer tüm konular ise serbest buluş statüsündedir ve burada çalışanın kendi adına bir patent veya faydalı model başvurusu yapma hakkı bulunmaktadır.

Buna göre, hizmet buluşu yapan bir çalışan buluşunu geciktirmeksizin işyerine bildirmek zorunda. İşyeri de bu bildirimi aldıktan sonra en geç “dört ay” içerisinde buluş üzerindeki hak talebini buluşçuya bildirmekle mükellef. Buluşçuya bu süre içinde dönüş yapılmazsa, hizmet buluşu serbest buluşa dönüşmekte. Tüm bu hususlar ana hatlarıyla eski ve yeni mevzuatta aynı şekilde ele alınıyor.

Buluş yapan çalışanların ödüllendirilmesi

Yeni yönetmeliğe dönersek, özel şirketler tarafında şu hususlar karşımıza çıkıyor. Getirilen “teşvik ödülü” kavramıyla gerçekleştirdiği hizmet buluşu için patent veya faydalı model başvurusu yapılan çalışanlara net asgari ücretten az olmayan bir ödeme yapmak zorunlu hale geldi. Buluş birden fazla kişi tarafından yapılmışsa söz konusu teşvik ödülü buluşçulara buluşa yaptıkları katkı payları oranında bölüştürülecek. Diğer taraftan teşvik ödülünün patent veya faydalı model başvurusuna ilişkin şekli uygunluk bildirimi geldikten sonraki “iki ay” içinde yapılması gerekiyor.

Buna ilave olarak, işletmenin buluş üzerinde bir hak talebinde bulunması durumunda, buluşun işletme tarafından kullanılması, lisanslanması veya buluşa ilişkin hakların başkasına satılması durumunda elde edilen kazançtan çalışanın da bir “bedel” isteyebileceği de belirtiliyor. Bu bedelin hesaplanması noktasında öncelikli belirleyici unsur patentli ürünlere sağlanan vergi istisnasında kullanılmak üzere işletme tarafından belirlenen ve bildirilen kazanç. Eğer böyle bir bildirim yoksa bu durumda kıyas, işletmenin buluştan sağladığı belirlenebilen yarar ya da tahmin (böyle bir buluşu satın almak için ödenmesi gereken rakam) yöntemlerinden uygun olan biriyle bu değer belirlenebilecek.

Diğer taraftan rakam belirlenirken buluşu yapanın görevine göre belirlenecek bir katsayı da dikkate alınacak. Örneğin, buluşu yapan bir Ar-Ge mühendisi ise daha düşük bir katsayı uygulanırken, bir üretim mühendisi için daha yüksek bir katsayı söz konusu olacak.

Bunun cevabı tabi ki her durum için değişse de yönetmelikte verilen örnek hesaplamada, buluşundan 10 milyon TL kazanç elde ettiği bir Ar-Ge mühendisine çalıştığı işletmenin yaklaşık 15.000 TL’lik bir bedel ödeyeceği belirtilmiş.

Burada işletmelere tavsiyem hak talebi yapma kararını artık daha ince eleyip sık dokuyarak vermeleridir. Burada en azından mutlaka bir patent araştırması yapılıp/yaptırılıp, bildirime konu buluşun gerçekten patentlenir olup olamayacağının baştan tespit edilmeye çalışılmasıdır. Aksi durumda, patent alamayacak nitelikte olan ama yine de hak talebi yaptığınız ve de ticarileşen bir buluş için, bu durum resmi olarak belli olana kadarki süreç boyunca (TÜRKPATENT tarafından ret ya da mahkeme tarafından hükümsüz kılınma gibi) çalışana bir “bedel” ödeme sorumluluğunuz olmaktadır.

Kamu destekli projelerde patent haklarına dikkat !

Kamu destekli projeler neticesinde ortaya çıkan buluşlarda ise hak sahipliğinin buluşun yapıldığı kuruma geçmesi için bir prosedürün uygulanması gerekiyor. Buna göre ortaya çıkan buluşun gecikmeksizin kamu kurumuna bildirilmesi, bu bildirimin ardından en geç “bir yıl” içerisinde hak sahipliği talebinin yapılması ve bunun ardından da “dört ay” içerisinde başvurunun yapılması gerekmekte. Bu prosedürün doğru uygulanmaması hakkın kamu kurumuna geçmesine sebebiyet verecek. İyi bir haber, bu prosedür çok büyük oranda hibe destek alınan projeler için geçerli. Vergi muafiyeti bazlı desteklerle yeşeren projeler için böyle bir zorunluluk yok. Bunu bir örnekle açıklamak istersek, bir Ar-Ge merkezi iseniz burada örneğin Tübitak Teydeb programı (örneğin 1501) desteğiyle ilişkisi olmayan projeler (örneğin Ar-Ge merkezi projeleri) neticesinde ortaya çıkan buluşlar için bu hükümler geçerli değil.

Son olarak, benzer bir uygulama tasarımlar için de bulunmaktadır. Yani bir çalışan estetik yönü olan, dolayısıyla da tasarım tesciline konu olabilecek bir tasarım ortaya koyduğunda da bu tasarımın hak sahibi işveren olmakta, ancak çalışanın da bir bedel isteme hakkı bulunmaktadır. Ancak patent ve faydalı modellerden farklı olarak bu bedelin nasıl hesaplanacağına dair bir taslak yönetmelik mevcut değildir. Diğer taraftan olası bir ihtilafta bu yeni çıkan yönetmelikte önerilen hesaplama yönteminin bir benzerinin tasarımlar için de uygulanması olası gözükmekte.

Bu yazımda birçok detaya sahip ve hak sahipliğini etkilediği için son derece kritik de olan bu konunun “sadece ana hatlarını” olabildiğince sade şekilde dilde anlatmaya çalıştım. Üniversitelere ilişkin durumu ise ayrı bir yazıda ele alacağım.

Konuyla ilgili sorularınız olursa her zaman bana ya da ekibimizdeki diğer uzman arkadaşlara ulaşabilirsiniz.

En derin sevgi ve saygılarımla,

Erdem Kaya /Patent & Marka Vekili

e.kaya@erdemkayapatent.com