Endüstri 4.0, diğer adıyla 4. sanayi devrimi, aslında Endüstri 3.0 ile başlayan endüstrideki bilgisayar çağının dönüşümünü yansıtıyor. Endüstri 4.0 ile robotik, veri analitiği ve yapay zeka gibi kavramlar üzerinden fiziksel dünya dijital dünya ile harmanlanıyor.
Gerçekte değişim ve dönüşüm denilen iki tane kavram var. Adım adım yürütülen değişimlerin neticesinde bir dönüşüm gerçekleşiyor. Televizyon örneğinden yola çıkarsak; tüplüden yassı tüplüye olan değişim neticesinde bir dönüş gerçekleştirdi ve tüp ortadan kalktı. Şimdi LED, OLED ve katlanır ekranlarla neticelenen değişimleri görüyoruz. Muhtemelen bunun sonucunda yaşanacak dönüşümde ekran ortadan kalkacak ve hologramları izlemeye başlayacağız. Sanayi devrimi tam da böyle bir şey…
Endüstri 4.0’ın ana unsurlardan olan ve endüstriyel nesnelerin (donanımların) interneti olarak adlandırılan IIoT (Industrial Internet of Things) sayesinde endüstriyel operasyonlardaki donanımlar birbirine bağlanıyor. Bu donanımlarda üretilen büyük miktardaki veri depolanıyor ve analiz edilebiliyor. Veri çeşitliliği ve miktarı arttıkça da buradan yapılacak çıkarımlar bize yepyeni bir dünyanın kapılarını aralıyor. Proseslerde tespit edilemeyen verimsizlikler ya da sadece belli parametreler sağlandığında ortaya çıkan sürpriz sonuçlar bu sayede yakalanabiliyor ve sonraki operasyonlarda buradan elde edilen know-how kullanılabiliyor. Endüstriyel donanımlar birbirine bağlandıkça 1+1= 2 yapmıyor, ortaya çıkan sinerji ile çok daha yüksek edinimler mümkün olabiliyor.
Örneğin bu dönüşümle hâlihazırda kullanılan akıllı üretim teknolojileri makinelerin boşta kalma sürelerini %30-50 azaltmak ve robotik teknolojileri kullandığımızda iş gücündeki verimliliği %45-55 oranında artırmak mümkün. Bunun sağlayacağı 150-200 milyar TL’lik katkı ülkemizin büyüme oranına %1 katkı anlamına geliyor.
ENDÜSTRİ 4.0 ALANINDAKİ PATENT AKTİVİTELERİ GİDEREK ARTIYOR
Avrupa Patent Ofisi’nin yakın zamanda yayınladığı ilgili bir rapora baktığımıza, Endüstri 4.0 alanında alınan patentlerin üç ana kategoride şu şekilde gruplandığını görmekteyiz:
Birbiriyle haberleşen nesneler (endüstriyel donanımlar) oluşturmaya yarayan çekirdek teknolojiler (donanım (veri toplama, sensör), yazılım, connectivity),
Bu çekirdek teknolojileri tümleyen teknolojiler (yapay zeka, kullanıcı arayüzler, analitikler, pozisyon belirleme, güç kaynakları, 3d sistemler, güvenlik çözümleri gibi),
Bu teknolojilerin uygulanma alanları (araçlar, binalar ya da evler gibi).
Burada Avrupa Patent Ofisi’nin (EPO) yayınladığı bir rapordaki bilgileri öncelikle sizlerle paylaşmak isterim. EPO’da Endüstri 4.0 başvurularında son 3 yılda %54’lük bir artış mevcut. Bu aynı dönemdeki toplam patent artış oranının 7 katından fazla. 2016 yılı sonuna kadar yapılan toplam patent başvuru sayısı ise 48 bini aşıyor. Sadece 2016 yılında EPO’ya 5500’den fazla patent başvurusu yapılmış durumda. En çok başvuru yapan şirket ise 1634 başvuru ile Samsung başı çekiyor. Sonraki 4 şirketin 3’ü de yine Asya menşeli. Bu veri bende acaba Avrupa’nın başlattığı bu süreçte bayrak Asya’ya mı geçti sorusunu uyandırıyor.
Peki Türkiye’de durum nasıl? Yine EPO’nun raporuna göre Türkiye’den EPO’ya son 15 yılda Endüstri 4.0 ile direk ya da dolaylı ilintili teknolojiler alanında yapılan patent başvuru sayısı 33 ve bunun yarısı da son üç yılda yapılmış. Evet, son yıllarda bir artış var ama bu sayılar hala yarışta gerilerde olduğumuzu gösteriyor.
VERİ AKARKEN BİZLER BAKMAMALIYIZ
Bu aşamada ne yapılabilir derseniz ben size şu soruyu sormak isterim. Türkiye’de yoğunlukla yapılan ürün geliştirme midir, proses geliştirme midir? Benim oyum proses geliştirmeden yana olur. Endüstri 4.0 teknolojilerinin sanayide en çok sinerji yaratabilecek alanlardan birinin de üretim prosesleri olduğu gerçeği ışığında, burada ülkemiz için büyük fırsatlar yattığını görmemek mümkün değil.
Dolayısıyla üretim tesislerimizden bizlere veri akarken biz bakmamalıyız, daha proaktif olmalıyız. Endüstri 4.0 uygulamalarını üretim tesislerimize doğru şekilde adapte edip topladığımız verileri veri analitiği yöntemleriyle ve yapay zeka teknolojilerini de kullanarak analiz etmeliyiz. Bu çalışmalardan elde ettiğimiz çıktılarla bu konuda özgün algoritmalar geliştirmeliyiz. Son derece güncel bir alan olarak (IIot ve Blockchain), endüstriyel donanımlarımızın gerektiğinde merkezi bir kontrol bile olmadan birbirleri ile etkileşmelerine imkan verecek çözümler geliştirerek yüksek verimlere ulaşmalıyız. Tüm bu süreçte ortaya çıkan buluşları da patentlerle koruyarak kendimize güvenli bir liman yaratmalıyız.
Son olarak, toplanan bu veriler aslında sanayimizin bir anlamda DNA kodlarını ihtiva ediyor ve bu nedenle hem çok kıymetli, hem de çok stratejik. Bununla ilintili olarak, Endüstri 4.0 dönüşümlerinde belli durumlarda yabancılar tarafında geliştirilen donanımları ve yazılımları kullanmak zorunda olduğumuzu düşündüğümüzde, bence Endüstri 4.0’da siber güvenlik konulu çalışmalara da ağırlık vermemiz gerektiğine inanıyorum.
En derin sevgi ve saygılarımla,
Erdem Kaya Patent ve Danışmanlık A.Ş.
Erdem Kaya
Patent & Marka Vekili
e.kaya@erdemkayapatent.com